İmam Şafii Sözleri

0
5962
İmam Şafii Sözleri

SAYFA İÇERİĞİ: İmam Şafii, İmam Şafii Sözleri, İmam Şafii Öğütleri, En Güzel İmam Şafii Sözleri, İmam Şafii Sözleri Kısa, İmam Şafi Sözleri Facebook, Dini Sözler, Dini Öğütler


İslam Hukuku bilgini olan İmam Şafii aynı zamanda Şafii mezhebinin kurucusudur. Asıl adı Muhammed bin İdris bin Abbas olan İmam Şafii sahabeden olan dedesinin dedesinin ismiyle ünlenmiştir. Sayfamızda İmam Şafii’ye ait dini sözler ve dini öğütler bir araya getirilmiştir. Yer alan sözleri sosyal medya aracılığıyla  paylaşabilir, önemsediğiniz kişilere mesaj yoluyla iletebilirsiniz.


İMAM ŞAFİİ SÖZLERİ ve ÖĞÜTLERİ

Hizmet edene, hizmet edilir.

Kanaatkâr olmak, rahatlığa kavuşturur.

Sırrını saklamasını bilen, işinin hakimidir.




İlim öğrenmek, nafile ibadetten üstündür.

Sadık dost ve halis kimya az bulunur, hiç arama.

Hakkı doğruyu kim söylerse söylesin kabul ediniz.

Haksız sözleri tasdik eden, dalkavuk ve iki yüzlüdür.

Sadık dost, arkadaşının hüzün ve sevinçte ortağı olandır.

Gururlanıp böbürlenmek, adi ve bayağı kimselerin vasfıdır.

Sadık dost, arkadaşının ayıplarını görünce ihtar eder, ifşa etmez.

Dünyada en huzursuz kimse, kalbinde hased ve kin taşıyanlardır.

Dünyayı ve Yaradanını bir arada sevdiğini söyleyen kimse yalancıdır.

İlim öğren, kimse âlim olarak doğmaz, ilim sahibi ile cahil bir olmaz.




Dünyada arsız kimseyle arkadaş olmak, ahirette insanı mahcub eder.

Ufak bir yanlış hareketinle üzülecek, darılacak kimseye çok güvenme.

İlim, ezber edilen şey değil, ezber edilen şeyden temin edilen faydadır.

Sana gelene sen de git. Sana kötülük ve eziyet edene sen eziyet etme.

Dünya işlerinde bir darlığa ve sıkıntıya düşen kimse, ibadete yönelmelidir.

İbret almak istersen, hata sahibi kişilerin akıbetlerine bak da kalbini topla.

Sefih kimselerle düşüp kalkmayı bıraksın, kötü kimselerle düşüp kalkmasın.

Başkalarını senin yanında çekiştiren, senin bulunmadığın yerde de seni çekiştirir.

Dünya sevgisi ile Allah sevgisini bir arada toplarım iddiasında bulunmak, yalandır.

Bütün düşmanlıkların aslı, kötü kimseler ile dostluk etmek ve onlara iyilik yapmaktır.




Öğrenmenin acısını bir müddet tatmayan, hayatı boyunca cehaletin zilletini yudumlar.

İki kişinin, darıldıktan sonra birbirinin ayıplarını ortaya çıkarması, münafıklık alametidir.

İlim öğrenmek için üç şart vardır: Hocanın maharetli, talebenin zeki olması ve uzun zaman.

Sefih ve cahil bir kimse konuşunca ona cevap verme. Sükut, ona cevap vermekten daha hayırlıdır.

Bütün düşmanlıkların sevgiye dönüşmesi umulur. Fakat hasedden dolayı olan düşmanlık böyle değil.

Bir kimseyi affedip, ona kin tutmadığım zaman, düşmanlık düşüncesinden kendimi rahata kavuşturdum.

İmam Şafii SözleriKendini bilmeyene ilim öğreten, ilmin hakkını zayi etmiş olur. Layık olandan ilmi esirgeyen de, zulmetmiş olur.

Dostlar ile yapılan sohbetten sevimli bir hareket yoktur. Dostların ayrılığı kadar da gam ve keder veren şey yoktur.

Kimin düşüncesi, arzusu, maksadı yemek içmek (dünya) ise; kıymeti, bağırsaklarından çıkardığı kazurat kadardır.

Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ve Asbabının yolunda olmayanı havada uçar görsem, yine doğruluğunu kabul etmem.

Allah-ü teâlâyi bilen necat (kurtuluş) bulur. Dininde titizlik gösteren, kötülüklerden kurtulur. Nefsini ıslah eden saadete kavuşur.

İlmi sevmeyende hayır yoktur. Böyle kimselerle dostluk ve bağlılığını kes. Çünkü, ilim kalblerin hayatı, gözlerin aydınlığıdır.

Senden görüşünü istemeyene, görüşünü verme. Çünkü böyle yaparsan, övülmediğin gibi, görüşün de o kimseye fayda vermez.

Âlimlerin güzelliği, nefislerini ıslah etmeleridir, ilmin süsü, şüpheli şeylerden sakınmak, yumuşak olup, sertlik göstermemektir.

Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)den sonra insanların en üstünü Hz. Ebu Bekir, sonra Hz. Ömer, sonra Hz. Osman, sonra Hz. Ali’dir.

Hiçbir kimse yoktur ki, dostu ve düşmanı olmasın. Madem ki böyledir, o halde Allahü teâlâya itaat edenlerle beraber bulun, onları sev.

Hiç bir vakit yoktur ki, ilim mütalaası, hüzün ve kederi yok etmesin, ilmi mütalaa, kalbin en ince ve en gizli noktalarını harekete geçirir, insanda yüce duygular uyandırır.

İlmi, kibirlenmek, kendini büyük görmek için isteyenlerden hiçbiri felah bulmuş değildir. Ama ilmi tevazu için, âlimlere ve insanlara hizmet için isteyen, elbette felah bulur, kurtulur.

Allah-ü Teâlâyı sevdiğini söylersin, halbuki, ona isyan edersin. Böyle sevgi olmaz. Eğer sevginde samimi olsaydın, Allah-ü Teâlâya itaat ederdin. Çünkü seven, sevdiğine itaat eder.

Bir kavmin büyüğünün ilmi yoksa, herkes ona yönelip geldiği zaman o küçüktür. Kavmin makam ve mertebe sahibi olmayan ve ilim sahibi olan küçüğü, ilmi meclislerde kavmin büyüğüdür.

Ey insan, dilini muhafaza et, seni sokmasın. Çünkü o, büyük bir yılandır. Kabirlerde, kahraman ve cesur kimselerin bile kendileriyle karşılaşmaktan çekinip, dilinin kurbanı giden nice kimseler vardır.

Dünyada zahid ol, dünya malına bağlanma! Ahireti isteyici ol, onun için çalış! Her işinde Allah-ü Teâlâyı hatırla. Böyle yaparsan, kurtulmuşlardan olursun. Ruhsat ve te’viller ile uğraşan âlimden fayda gelmez.

Müslümanların önderi İmam-ı Âzam Ebu Hanife, memleketleri ve içerisinde yaşayanları, ilmiyle verdiği hükümlerle süsledi. Doğuda, batıda ve Kufe’de onun bir eşi yoktur. Allahü Teâlâ ona ebediyen rahmet eylesin.

İnsanları tamamen razı ve memnun etmek çok zordur. Bir kimsenin bütün insanları kendinden hoşnut etmesi mümkün değildir. Bunun için kul, daima Rabbini razı ve memnun etmeye bakmalı, ihlas sahibi olmalıdır.

Biri İmam-ı Şafii’den nasihat isteyince buyurdu ki: Senden daha çok malı ve parası olan kimseyi kıskanma. O malına ve parasına hasretle ölür. İbadeti ve taatı çok olan kimselere gıpta et. Yaşayanlar da sonunda ölecekleri için, onların dünyalıklarına özenmeye değmez.

Kalbine ilahi bir nur penceresinin açılmasını isteyen şu dört şeyi yapsın: 1- Günün belli bir vaktinde yalnız kalsın ve huzura dalsın. 2- Midesini pek fazla doyurmasın. 3- Sefih kimselerle düşüp kalkmayı bıraksın, kötü kimselerle düşüp kalkmasın. 4- İlimleriyle yalnız dünyalık arzu eden kimselere yaklaşmasın.

Dünyanın sevinci de, kederi de, bolluğu da, darlığı da devamlı değildir. Kanaatkâr bir kalbe sahip olduğun zaman, sen ve dünyaya sahip olan kimse eşitsiniz. Ölüm, kimin yanına gelirse, artık onu ölümün elinden kurtaracak ne yer ve ne de gök vardır. Gerçi Allah-ü teâlânin yarattığı şu yeryüzü geniştir. Fakat, bir kere Allah-ü teâlânin hükmü gelince, feza bile dar gelir. Ölümün asla devası (ilacı) yoktur.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.